10 Ağustos 2011 Çarşamba

Ege Akdeniz Turu 2. Gün

2. gün yazımı neden gününde yazmadığımı sorarsanız hemen cevaplayayım hiç ama hiç halim yoktu.
Yolun zorluklarını anlatmadan sabahı anlatmakta yarar var. Sabah Gümüşlük'te uyandık. Tavşan Adası'nın karşısında, Gümüşlük sahilinde belediyenin şemsiye ve şenzlongları var. Ücretsiz, gerçi sabah saat 8 olduğundan pek şemsiyeye ihtiyacımız olmadı; ama şezlong üstünde kahvaltımızı yaptık. Tavşan Adası'nda kazı çalışmaları olduğu için adaya gidemedik; ama denizi oldukça güzeldi. Kazı olmadığı zamanlarda belinize kadar su içerisinde yürüyerek ve tabii ki isterseniz yüzerek adaya gidebiliyorsunuz. Kim bilir belki kazı çalışmaları bittikten sonra Tavşan Adası'na girişler ücretli olabilir. Deniz sefamız bittikten sonra yola çıktık. Bodrum'a Türkbükü, Yalıkavak tarafından gittik. Yol üstünde arabadan inip fotoğraf çekecek yerler mevcut, bunun dışında tarihi değirmenler de hemen yol kenarında; arabanın içerisinden bile fotoğraflarını çekebilirsiniz.
Gelelim Bodrum-Marmaris yoluna. Öyle bir yolculuk yaptık ki; düşman başına. Yok yok haksızlık etmeyeyim o kadar da kötü değildi. Sadece biraz uzun ve virajlıydı. Bodrum’dan sonraki durağımız Akyaka olacaktı. Akyaka’ya Milas üzerinden yani insani yollardan gitmeyip sahil şeridini gezelim dediğimiz için çektik bu kadar acıyı. İlk durağımız Mumcular oldu. Mumcular’dan zar zor aldığımız yol tarifleri sonucunda Çökertmeye vardık. Çökertme öyle büyük bir yer değil deniz kenarında, lüks yelkenliler yanında uzanan 300 metrelik bir sahil kasabası Çökertme.

Bozuk yollar ve güzel bir orman yolu

Çökertme’den çıktıktan sonra bitmek bilmeyen dağ yolları ile Ören’e geçtik. Yolların kötülüğü hakkında konuşmayacağım, konuşursam susmam. Yollar kötü olsa da manzaranın muhteşem olduğunu söylemeden geçmemeyim. Sırf o manzara için bu yol kesinlikle çekilir. Dalgaların kayaları çarparak kırılması ve Yağmur Ormanlarını andıran, Türkiye'deki büyük şehirlerde görmediğim kadar yeşil bir tabiat. Yol boyunca kaç defa durup fotoğraf çektiğimizi hatırlamıyorum bile. Yol üstünde bir yer var ki; tüm yorgunluğumuzu atmamızı sağladı: Akbükü. Akbükü, doğal koruma altında ve giriş ücretli; ancak çok cüzzi bir ücret. Ben konuşmayayım isterseniz. Fotoğraf size her şeyi anlatacaktır.

Turkuazın hakkını veren denizi ve uzun sahil şeridiyle Akbükü

Bu yol sonunda Akyaka’ya ulaştık. Akyaka beklediğimiz gibi değildi. Burada kalmamaya karar verdik. Yoldan geçenlere Gökova’yı sorduk. Malum adı duyulmuş bir yer. Çocuklar abi orası köy, tahmin ettiğiniz gibi bir yer değil, her şey burada dediklerinde; kendimizi gülmekten alıkoyamadık. Birer soğuk içecek içip Marmaris’in yolunu tutmaya karar verdik. Bu nedenle gezimiz 1 gün kısalacaktı ama olsun.

Marmaris'ten bir akşamüstü manzarası

Marmaris’te karnımızı bir güzel doyurup, tatlılarımızı yedik. Tatlı olmazsa olmazımız neden mi? Çünkü internet var =) Tatlı yerken bir sonraki günü de planını yaptık. Dalyan’da bir pansiyonda kalacaktık; bir kaç telefon konuşmasının ardından yerimizi ayarladık. Unutmadan söyleyeyim sadece 1 gün için pansiyonlar rezervasyon yapmıyor. Eğer Dalyan’da bir günlüğüne kalacaksanız buna dikkat edin. İnternet olmasına rağmen o kadar yorgundum ki günü anlatacak güç bulamadım. Gece İçmeler tarafında kendimize kalacak yer aradık. Arabayı sakin ve ışık almayan bir yere çektikten sonra 2. günü de bitirmiş olduk.

2. günden size önerim Akyaka ve Gökova’ya gitmeyin. Görmeniz gereken pek bir şey yok. Bunun yerine Bodrum, Gümüşlük’te daha fazla kalın veya hemen Marmaris’e geçin. Benden size günün tavsiyesi budur =)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder