12 Ağustos 2011 Cuma

Ege Akdeniz Turu 5. Gün

Sabah çöp kamyonu sesi ile uyanacağımızı hiç hayal etmemiştik; ancak mutluyuz, belediye iyi çalışıyor. Sabahın kör vaktinde, kimselerin olmadığı, herkesi uyuduğu bir zamanda çöpler toplanıyor; dolayısıyla insanlar bu görüntü kirliliği ile karşılaşmıyor. Bizim gibi arabada uyuyanlara da oh olsun, böyle uyanırsınız işte. Hızlı bir kalkışın ardından hemen Saklıkent’in yolunu tuttuk.

Saklıkent

Saklıkent’i mutlaka görmelisiniz. O buz gibi suyuna ayağınızı sokmalı veya en azından elinizi yüzünüzü yıkamalısınız. Benim ameliyatlı dizim nedeniyle kaynağın oraya inip karşıya geçemedik; kaygan taşlar varmış, ancak sizin bir sıkıntınız yoksa mutlaka kaynağa doğru yürümelisiniz. Saklıkent gezisinin ardından nehrin yanındaki kafelerin birine oturduk. Nehrin yanı dedim ama içi demek daha doğru olur. Vaktiniz varsa bir gözleme yiyebilir ya da en azından bir çay içebilirsiniz. Saklıkent sefasından sonra kendimizi Kalkan’da bulduk. Kalkan’ın dik sokaklarında fazla dolaşamadık, kenardan kenardan gezip bol bol fotoğraf çekmeye çalıştık. Denizi gören bir yerde öğlen yemeğinin ardından Kaş’a geçme kararı aldık. Evet, haklısınız programı biraz hızlı çekime almış gibiyiz; ama hayat her zaman sizin istediğiniz gibi gitmiyor. Kaş’a giderken yol üstünde meşhur Kaputaş Plajı’nda* denize girmeden olmaz.

Kaputaş Plajı'nın Tepeden Görüntüsü

Yol kenarında sürüsüyle göreceğiniz arabalar arasında hemen kendinize bir yer bulun ve park edin. Aşağıya baktığınızda görüntü sizi korkutacaktır, buraya nasıl ineceğim, haydi indim sonra nasıl çıkacağım demeyin! Mutlaka inin yine müthiş bir deniz sizi bekliyor olacak. Kaç basamak indik hiç bilmiyorum; ama söylediğim gibi buna değdi. Üç saat kadar denizin keyfini çıkardık, bol bol fotoğraf çekildik ve kumların tadını çıkardık. Deniz keyfi güneşin etkisini kaybetmesi ile sona erdi ve son durak gelip çatmıştı. Sonunda Kaş’taydık. Sonunda yerine maalesef desek daha doğru olur. Kaş bize Foça’yı hatırlattı. Foça’yı bilenler iyi bilirler bir vazgeçilmezdir Foça. Kaş’da çarşısı, deniz kıyısındaki kafeleri ve restoranları ile ikinci bir Foça gibi. Geç saatlere kadar dolaştık ve fotoğraf çekildik. Saat geç olduğunda yatacak bir yer bulmak zorundaydık, dolandık dolandık ve sonunda Kaş Belediyesi’nin önünde bir yer bulup park ettik. Koltuklarımızı yatırmış, tam uyuyacakken bir polis yanımıza geldi. Her şeyin bittiğini, yeni bir yer bulacağımızı düşünüyorduk ikimiz de. Polis bize kim olduğumuzu, nerden geldiğimizi, nerde okuduğumuzu sordu. Ağzından çıkacak o cümleyi bekliyorduk: “Burada uyuyamazsınız!”. Ve evet bize sordu “Burada mı uyuyacaksınız?”. Arkadaşımla kısa bir bakışmanın ardından evet yanıtını verdik. Bize verdiği cevap yüreklerimize su serpmişti. “Haberimiz olduktan sonra hiç sorun olmaz. Ben bütün gece buradayım, burada bir şey olmaz camlarınızı biraz daha açabilirsiniz.” İkimiz de şaşırmıştık, kendimizi toparlayıp polise teşekkür ettik. Camları çok fazla açamadık ne olur ne olmaz; ama en güvenli uykularımızdan bir tanesiydi kuşkusuz.

*Bazı kaynaklara göre Kaputaj olarak da adlandırılmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder